YA HERKES FARKLI BİR GEZEGENDEN GELDİYSE?

Bazen birini anlayamadığımda O’nun farklı bir gezegenden geldiğini düşünürüm. Böylece anlamak yerine kabullenmek ağır basar. Bazen büyük kalabalık bir sofrada herkesin ayrı gezegenlerden gelip, buluştuğunu düşündüğüm olur. Eskiden çocuksu bulduğum bu düşüncelerin duygu yönetimi için ne kadar kıymetli olduğunu öğrendiğimden bu yana daha rahatım.

Düşünsenize bir masadaki kova Uranüs’den, ikizler ve başak Merkür’ün farklı bölgelerinden ( biri Merkür ekvatorundan diğeri Merkür kuzey kutubundan) geliyor. Aynı masada ki Oğlak Satürn’den, terazi Venüs’den Dünya’ya ulaşmış.

Nerdeyse yan yatan Uranüs’ün 25 Ay’ının tutulmalarını, doğuşunu, batışını, dolunayını yeniayını, oradaki canlıları nasıl etkilediğini, Dünya’da olsa bile kendisinin nasıl etkilendiğini, kovayla tartışmadan duramazdım herhalde. Öncesinde onlarca soru sorardım tabii.

Venüs Güneş’e hem yakın, hem Güneş ışınlarını içine alıp geri vermeyen bir planet. Uydusu yok dolayısıyla aşırı sıcak ve Ay tutulması, yeniay, dolunay gibi kavramları yok. Üstelik Güneş batıdan doğuyor. Bunların tamamı Dünya dilindeki aşk acısına eşdeğer değil mi? Bir aşığın yangınını hangi fiziksel yangınla kıyaslayabiliriz? Yıllarca süren aşk acısını hangi tutulma sonlandırabilir? Doğu ve batıyı karıştırmak, mantık kurallarının dışında yaşamak her aşığın yaşadığı şey değil mi? Teraziyle uzun uzun tartışacağım şey yeniay olmadığına göre nasıl yenilik yapacak gücü bulduğu, Ay tutulması olmadığına göre eskiyen eşya, tutum, davranışlardan nasıl kurtulabildiği olurdu. Aynı şeyi Merkür’le de konuşmam gerekirdi zira Merkür’ün de uydusu yok! 467 derece sıcaklığı ve %96.5 karbondioksiti doğal ortamı olarak yaşayan terazinin ve bittabi boğanın bizim cehennemimiz sayılabilecek bir ortamda yaşarken, Dünyadaki huzur, para, aşk, keyif almak, dünyevi zevklerin tadını çıkartmak gibi kavramları nasıl simgeleyebildiğini anlamak için epey gözlemlerdim sanırım.

Neptün’den gelen balık için güleryüzlülük olağan olsa da aslında en soğuk iki gezegenden birinde yaşadığını, nasıl bu kadar içtenlikle ve herkese gülümseyebildiğini merak ederdim. Tabii asıl sorum şu olurdu: üstüne yağmur gibi keskin elmas yaşarken nasıl hayatta kalabiliyorsun? Bulutların üstünde mi yaşıyorsun acaba? Tıpkı hayal dünyasında yaşar gibi! Ya da Dünyadaki bir çok balık kişisinin yaralı, travmatik olması elmas yağmuruyla ilişkilendirilen bir durum mudur?

Satürn’ün halkalarının zaman zaman kaybolduğunu biliyor muydunuz? Eğer bu halkalar oğlak kişisinin korunmasını, dış dünyayla arasına duvar pardon halka örmesini sağlıyorsa bazen o duvarı kaldırdığından bahsetmek mümkün müdür? 82 uyduyla 82 kez yenilik mi yapar? Sürekli kendini yenileyen ve sonuca ulaşan bir yapısı var mıdır? Biz tam tersi biliriz alışkanlıklarına bağlı ve eskiyi en seven burçlardandır. Bu dengeyi nasıl sağlar? Bir günü 10 saatte tamamladığına göre kaç saat uyur? Sorular gani.

Kova dolunayında şöyle uzaya bir göz atalım istedim. Bilmediklerimizi masal tadında öğrenelim, sorgulayalım mümkünse çocuklarımızla paylaşalım, merak duygularını harekete geçirelim diye düşündüm.

İnsanları anlamakta zorlandığınızda başka bir gezegenden geldiğini düşünün. İletişiminiz kolay olmasa da, onun kabullenmek ve rahatlamak mümkün olacaktır.

Sevgilerimle..

Su Karakuş